16 Mayıs 2010 Pazar

süryani toplumu ve sabiiler

Aşağıdaki yazıda yer alan ,“Süryani toplumunun , toplumların en eskisi” olduğu iddiası, elbette doğru değildir. Fakat, “Yukarda”ki, yani Kuzey Mezopotamya’daki, daha sonra “Sami” adı verilecek toplulukla, “Aşağıda”ki, yani “Şumeru” adı verilecek "Güney" yönündeki topluluk arasındaki ilk ittifaklardan daha sonra, “Toprak” tanımıyla eşdeğerde kullanılmış ve bizim daha sonra Assur olarak da tanıyacağımız ön topluluklar arasında da ittifaklar oluşmuştu. "Kutsal kitap"larda, Adem'in, "Gökte uçan kuşlar"ın, vb. hep "toprak"tan "yaratılması" söylemi , bizim şimdi anladığımız anlamda "Toprak"ı anlatmıyordu... İlgili varlıkların "Toprak topluluğu" yani "Güney Mezopotamya"daki tahılcı, tarımcı topluluklar arasından "Var edildiği"ni, "saptandığını", oluşturulduğunu anlatıyordu.

Bunlar, daha çok, "bitki ve tahıl" totemleriyle tarih sahnesinde tanınırlar. Yezidiliğin veya benzer kökendeki Sabiiliğin, "Marul, Fasulye, Mercimek, Elma, Nar,Fıstık, Buğday, Hurma, Üzüm ..." gibi “ürünler”le çok fazla "yasak" veya "gerek" ilişkisi içinde bulunmasının ; “Aşure”nin bu tür topluluklar nezdinde ortaya çıkmasının nedenleri de bunlardır. Bunlardan birisi Nar kutsamasını özellikle önemserken, öteki daha çok Asma/Üzüm vurgusunda bulunuyorsa, nedenleri "eski hurafe"lerde değil, doğrudan doğruya, eski, gerçek, bitki/meyve totem ayrışmasındadır. Bu iki ürün totem o kadar etkilidir ki, sadece yöredeki dinler değil, modern devletler bile, "başak", "üzüm" ve "nar" vb... motiflerini değişik kurumların sembolleri olarak kullanmaya hala devam etmektedirler..

Bu ön toplulukların bir kısmı daha sonra Hıristiyanlık içinde birleşmişlerdi ama, ön kaynakları arasındaki farklılıklar o denli köklüydü ki, bu gün bile Ermeni veya Suryani kiliseleri, biraz incelenmeye başlanınca, kendi özel jargon ve adetleriyle farklı bir ön çizgiye sahip olduklarını kanıtlarlar.

TvT, tüm İncillerin, Nasıralı ( bunu Asurlu, Nasuriyen olarak anlamak gerekli..) bir İsa’nın “hayat hikayesi ve sözleri” olmadığını ve neden olamayacağını az-çok ortaya koymuştur. Murat Belge'lerin, genel bir “Hıristiyanlık”tan bahseden söylemleri, onların Hıristiyanlığı da, bir takım insanların muhayyesel ürünleri olarak görmelerinden kaynaklanıyor. Hıristiyan İnciller, farklı Ateş-gök tapınımcısı toplulukların geleneklerinde ve ellerinde bulunan yazıların, söylemlerin, çok daha sonradan İsa adına toparlanmasından başka bir şey değildir.

Aşağıda İslami bir yazarın, Turan Dursun tarafından çevrilip yayınlanmış tanıtımı bulunuyor. “Gizli dinler”in veya kendi içine kapalı dinlerin belgelerini tanımak gerçekten zor bir işlem.
Bu yazı, özellikle bu yönüyle çok önemli.. İnciller ve genel olarak erken ilahi söylem kalıplarıyla daha sonra karşılaştıracak ve paralellikleri incelemeye çalışacağız…

*********


Zeyneddin Ömer İbnü’l Verdi
(Tetümmetü’l Muhtasar Fi Ahbari’l Beşer,
Beyrut,1970,1/113-115)

(T.Dursun. Din Bu-2, s.141-144)


Süryan toplumu, toplumların en eskisidir. Adem ve oğulları, Süryanca konuşmuşlardır. Ve dinleri (millet), Sabilerin dinidir.

Sabiilerin kendileri, dinlerini, Şit ve İdris'ten (bu peygamberler den) aldıklarını söylerler. Şit'in Suhufu (kutsal kitapçıkları) adını ver dikleri ve içinde, doğruluk, yüreklilik-yiğitlik, yabancıya hizmet düş­künlüğü gibi güzel ahlak ve rezilliklerden (kötü huylardan) kaçınma gibi öğütler yer alır. Ben belirtmeliyim ki, Sabiilerin kutsal kitapçıkla rından iki kutsal kitapçık (sahife) gördüm. Ama bu iki kutsal kitapçık, İdris'den (İdris Peygamberden) aktarılmaydı. Bunlardan birincisi, namaz-dua kitapçığıydı: Onda olanlardan kiminde şöyle deniyor:

[“(Ulu Tanrı) başların bağlı bulunduğu Ezeli'sin (öncesiz ve sonra sızsın) Sen!

Akıl-düşünce ve gözlem alanına giren tüm varlıkların Tanrı'sısın!

Ülkelerin başı, dünyaların çobanı, meleklerin ve başkaları nın efendisisin.

(Rabb) Yeryüzünü yönetenlerin akılları senden iner.

Çünkü sen, ilk nedensin.

Gücün her şeyi kaplamıştır.

Sen, sınırı olma yan ve algıyla ulaşılmaz bir birliksin.

Göklerin egemenlerinin yöneti cisisin.

Işığı sürekli olan kaynakların da .. .

Sensin, krallar kralı.

Tüm iyi olanların buyuranı.

Her şeyi vahiyle, işaretle önceden bildiren. Yara tıklar senden üremiştir.

Tüm evren senin bir işaretinle düzenini bulur.

Işık sendedir.

Her şeyden önce gelen öncesiz neden sensin.

Ruhlarımı zı arıtmanı, Senin nimetine hak kazanmayı, şimdi ve sonsuza dek bunu isteriz senden.

Ey akıllarımıza giren her tür kirden uzak olan açık! (Zahir).
Ve bizi tüm hastalıklardan kurtarıp iyileştir, üzüntülerimizi sevince çevir.

Yalnızca senden korunmayı dileriz ve yalnızca senden korkarız.

Senin işaret edilen ama kimsenin senden ötürü sözle dile getiremeyeceği yüceliğine uygun dogrultuda olmayı başarmayı dileriz.

Herkes seninle başarıya ulaşır.

Tüm dünyaların umudu sensin.

Ve tüm insanların yardımcısısın sen.” ]

Bu kitapçıkta ('Sahife'de), dinimiz yönünden yüce Tanrı için söy lenmesi doğru olmayan, O'nun yüceliğine yaraşmayacak türden felsefi anlatımlar da var.

İkincisi ahlak (namus) kitapçığıydı. Bu kitapçıkta yazılı olanlar dan kimi şöyle:

[“İçinizden hiçbiriniz, kendisinin karşılaşmaktan hoşlanmayacağı türden bir iş ve davranışta bulunmasın bir kardeşine.
Sakın övünme yin, erdemlerinizi abartmayın.
Yalan yere Tanrı'ya and içmeyin. Esa sen Tanrı'ya and içmeye (ant içirmeye) yoğunlaşmayın hemen.
Doğru söze güvenin.
Sözlerinizdeki "evet" (gerçekten) "evet"; "hayır" (gerçekten) "hayır" olsun.

Yalancılara, Yüce Tanrı'ya and içirmekten titizlikle sakının. Çünkü öylelerine, antlarını bozacaklarını bile bile and içirirseniz, siz de günahta onlara ortak olursunuz. Kendinizdeki bütün gücünüz, tüm gizlilikleri bilen Tanrı'ya güvenmenizden kaynaklansın.

Adaleti yerine getiren bir yargıç, iyiyi-kötüyü açık seçik dile getiren bir konuşmacı olarak o size yeter. Atıp tutmalar ve kötü sözlerle ona buna dil uzatmayın.

Sapıklarla, yanlış yolda olanlarla anlaşmayın, dost olmayın. Çok şaka yapmayın, çok gülmeyin, çok dedikodu yapmayın, söz götürüp getirmeyin, çekiştirmeyin, alay etmeyin.

Öfke anında kötü söz çıkmasın sizden. Çünkü bu size onursuzluk ve eksik lik getirir. Utanç ve eksiklik verir. Ve sizi suçlara, cezalara sürükler. Öfkesini yenen, dilini tutan, sözlerini, mantığını temizleyen ve ruhunu arındıran kimse, bütün kötülükleri yener.
Bilgi-felsefe öğrenin. Din darlığı arayın. Ağırbaşlılık ve huzur kazandırın ruhunuza. Ve ruhunu zu güzel edeplerle süsleyin. İşlerinizde doyurucu olun. İvedilik göster meyin. Özellikle suçluyu cezalandırmada bunu yapmayın. İçinizden biriniz bir yanlış yapar, bir kötülük işlerse, hemen ondan sıyrılmaya baksın. Alışkanlık durumuna getirerek ondan kurtuluş olmaz. Çünkü diyelim ki kötülük bu dünyada gizli kaldı; öbür dünyada herkesin gözü önünde açığa çıkar, sahibi onunla rezil olur.”]

İki kitapçık da çok uzundu. Tanrı daha iyisini bilir.
Sabiilerin ibadetleri de vardır. Kimi şöyle:

Yedi vakit namaz.
Beşi, bizim beş vakit namazımıza denk düşüyor. Altıncısı: Kuşluk na mazı. Yedinci vakit: Gecenin altıncı saatinin bitiminde.

Namazlarında niyet vardır. Namaz kılan kimse namazda başka birşeyi ona karıştı ramaz. Rükusuz, secdesiz cenaze namazları da vardır.

Otuz gün oruç da tutarlar. Ay eksik olup da 29 çektiğinde 29 gün tutarlar. Oruç bıra kırken (bayram ederken) de, orucu tutarken (Ramazana başlarken) de Ay’a bakarlar.
Öyle olur ki, bayram olduğunda, Güneş' de Oğlak bur cuna girmiş olur. Gecenin son çeyreğinde oruca başlarlar, güneşin batımına dek sürdürürler. Beş gezegen, (gök bilimdeki) en "şeref'li yerlerini ('beyt') aldıklarında da bayramları olur.

Bu beş gezegen şun lar: Zühal (Satürn), Müşteri (Jüpiter), Merih (Mars), Zühre (Venüs) ve Utarit (Merkür). Mekke'deki Beyt'e (Kabe'ye) çok saygı gösterirler. Harran açıklarında hac niteliğinde ziyaret ettikleri yerleri vardır. Mısır ehramlarından birinin Adem oğlu Şit’in bir başkasının da İdris'in yani Uhnuh’un, bir başkasınınsa İdris oğlu Sabi’nin – ki adlarını (‘Sabii adını) bundan alırlar- mezarları olduğunu söylerler. Güneş Oğlak burcuna girdiğinde bunu önem verip kutluyorlar. O gün süslenirler ve bir birlerine armağanlar verirler."


**


Sabiiler ve İnançları

Musa İbn Meymun
Delaletü-‘l- Hafirin, Ankara,1974,
AÜ İlahiyat Fak. Yayınları s. 584-586)
(T.Dursun. Din Bu-2, s.145-147)


-Bu yazı, İbn Meymun'un, Delaletü-l-Hafirin adlı ve Prof. Dr. Hüseyin Atay tarafından Arapça olarak yayınlanan kitabından ..

İbn Meymun (113S-1205) daha öncede belirtildiği gibi, Yahudi lik'te son derece önemli bir kişidir, bu dinin ikinci kurucusu sayılır. İbn Meymun Sabiilik dininde olanları nasıl kınamaya çalışıyor, onlar­la nasıl savaşıyor; belli oluyor bu yazısında da. Ve açıkça görülüyor ki, Sabiileri "Yahudilik"te gösterenler yanılmışlardı.

Yazının Türleçesi şu:
"Bilindiği gibi "babamız İbrahim Peygamber, Sabii toplumu içinde doğdu. Onların inançlarına göre, 'yıldızlardan başka tanrı yok tur". (Sabiilerin inançlarının böyle olmadığı daha önceki ve belge ve açıklamalardan pek açık olarak anlaşılır. Çünkü Sabiiler, yıldızlara tapınıyorlardı, ama tapınmaları gerçekte Tanrı'yaydı. Yıldızlarsa birer simgeydi, Yahudi İbn Meymun, bunları kötülemek için böyle yazıyor. -E.-K.) Bu bölümde, sana, onların şimdi elimizde bulunan ve Arap" ça'ya çevrilmiş olan kitapları, eski olan tarihlerini öğrettiğim ve buralardan onların inançlarını sana açıkladığım, onlar hakkında sana bilgi verdiğim zaman açıkça anlayacaksın ki, onlar açıkça şu inançtadırlar: 'Tanrı, yıldızlardır. (Yıldızlar, birer tanrıdır). Ve Güneş, en büyük tan rıdır. Şunu da söylerler: 'Yedi yıldızın her biri tanrıdır. Ama Güneş ile Ay, hepsinden büyüktür. Şunu da açıkça söyler bulursun onları. “Yüceler alemini de, aşağı alemi de (yani gökleri de, dünyayı da) yöneten, Güneş'tir. Aynen bu sözü söylerler. Onları, kitaplarında ve tarihlerin de, babanız İbrahim olayını anlatır bulursun ..."

"Bunu, Ebu Bekr İbn'i's-Saiğ, Şerhu's-Sema adlı kitabında anlatmıştır; 'İşte bu nedenledir ki, Sabiilerin tümü, evrenin kadim (öncesiz ve sonrasız olduğuna inanırlar. Çünkü onlara göre Gök, Tanrı'nın kendisidir.

Bir de ileri sürerler ki, Adem de, insanlardan herhangi bir kimse gibi bir erkek ve dişiden (doğmuştur). Bununla birlikte Adem'e büyük saygı gösterirler. Ve derler ki, o, Ay (Kültü) peygamberiydi. Ve Ay tapımına çağırmıştı (insanları). Onun toprak işlemeye (tarımcılığa) ilişkin birtakım kitapları vardır. Yine Sabiller derler ki, Nuh da bir Çiftçiydi (feIlah). Ve o puta taparlığı benimseme mişti. Bundan dolayı, Sabilerin tümünü, onu kınar bulursunuz. (Oysa başka aktarmalara göre, Sabiiler, Nuh'u peygamber kabul etmişlerdir. -E.-K.) Ve derler ki, Nuh, hiç puta tapmamıştır. Yine kitaplarında an latırlar ki, Nuh Tanrıya taptığı için dövüldü, hapse atıldı ve daha başka şeyler anlatırlar onunla ilgili olarak . Yine ileri sürerler ki, Şit babasının Ay tapımına ilişkin görüşüne (inancına) karşı çıkmıştı. Sabi iler daha birçok yalanlar uydururIar. Gerçekten akıllarının eksik oldu­ğunu ve felsefede bütün insanlardan daha geri bulunduklarını gösterir nitelikte güldürücü yalanlar. (İbn Meymun'un bir Yahudi olarak Sabi ilere ne denli kızdığını bu sözler de açıkça gösteriyor. -E.-K.)"

"Bu görüşlere uygun olarak' Sabiiler, YILDIZLAR için putlar dikmişlerdir. Altından putları Güneş için, gümüşten putları da Ay için .. : MadenIeri ve iklimIeri de yıldızlara ayırmışlardır. 'Filanca iklim filanca yıldızı tanrının' demişlerdi. Ve tapınaklar yapmışlardır (yıldızlar için). Tapınaklarda da (yıldızlar adına) putlar dikmişlerdir. Ve şunu ileri sürmüşlerdir ki: Yıldızların güçleri, o putlara akar. O nedenle de putlar konuşurlar, anlarlar, akıllı biçimde kavrarlar ve in sanlara vahyederler. Yani putlar! Ve insanlara, yararları· neyse onu bildirirler.

Ve yıldızlara bölünerek ayrılmış olan ağaçlar konusunda da şunu söylerler: şu ağaç şu yıldıza özellikle ayrılır, onun için dikilir, şöyle yapılır, böyle yapılırsa, o yıldızın ruhu, o ağaca akar ve o ağaç, in sanlara uykularında vahiylerde bulunur (bilgiler verir). Bütün bunları, senin dikkatini çektigi kitaplarında açıkça yazılı bulursun. İşte Ba'l (Fenikelilerin en büyük Tanrı'sı) peygamberleri, Aşterut (İştar) pey gamberleri de bunlardır."

0 yorum:

Yorum Gönder